Atatürk ilkelerinin hala takip edildiğine inanıyor musun?
Evet hala izinden yürüyoruz
Hayır eskiye doğru gidiyoruz
Bilmem ki
 
  
 
 
   
Atatürk / Hayatı ve Kişiliği
 
T.B.M.M’ nin Açılışı ve Diğer Savaşlar
 
Mustafa Kemal Paşa 27 Aralık 1919'da bir kısım arkadaşları ve Heyet-i Temsiliye üyeleri i1e beraber Ankara'ya gelmişti. Artık Millî Mücadele Ankara'dan yönetiliyor İstanbul'daki asker ve sivil birçok vatansever Bağımsızlık Savaşında görev almak üzere Ankara'ya geliyordu. Bir süre sonra 16 Mart 1920 tarihinde İstanbul İtilâf devletleri tarafından fiilen işgal edildi; şehir yabancılar tarafından tamamen askerî kontrol altına alınmıştı. Bu şartlar altında Meclis de faaliyet gösteremeyeceğini anlayarak dağıldı; zaten bu sıralarda milletvekillerinin bir kısmı da İngilizler tarafından tutuklanmış bulunuyordu.
Mustafa Kemal İstanbul'un işgali üzerine valiliklere ve kolordu komutanlıklarına talimat vererek Ankara'da toplanacak fevkalâde salâhiyete sahip bir meclise yeni temsilciler seçmelerini bildirdi. Seçimler sür'atle sonuçlandi. Nihayet 23 Nisan 1920'de yurdun her bölgesinden gelen millet temsilcileriyle Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Mustafa Kemal millet iradesini ve egemenliğini temsil eden bu Meclise ve onun hükümetine de başkan seçilerek artık Türk bağımsızlık mücadelesinin her bakımdan askerî siyasî ve sosyal lideri oldu. Ama memleketin içinde bulunduğu şartlar kendisinin omuzlarına yüklenen görevi gerçekten çok ağırdı. Tarihten silinmek istenen bir milletin ölüm kalım savaşının . istiklâl mücadelesinin Iiderliğini yapıyordu.
Ankara'da Millet Meclisi'nin açılması milli bir hükûmetin kurulması üzerine Padişah ve İstanbul Hükûmeti de millî mücadeleyi daha geniş ölçüde baltalama yollarına sapmıştı. Anadolu'da binbir fedakârlıkla oluşturulan millî kuvvetlere karşı halife ve padişah orduları kuruluyor başta Atatürk olmak üzere Millî Mücadele kahramanları âsi sayılarak idama mahkûm edilmiş bulunuyordu. Diğer taraftan İzmir'e çıkan Yunanlılar da Anadolu içlerine doğru taarruza hazırlânıyordu. Mütareke ile örgütlü ordu resmen dağıtılmış silâhları alınmış olduğundan işgal altındaki yörelerde düşmana ancak mahallî kuvvetler ve gönüllü müfrezeler karşı koyuyordu. Bu düşman saldırılarının yanı sıra Anadolu'nun bazı yörelerinde Anzavur gibi Çopur Musa gibi Postacı Nâzım gibi aldatılmış kişilerin elebaşılık ettiği iç isyanlar devam ediyordu.
Bütün bu iç ve dış güçlüklere zor şartlara rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti kısa zamanda duruma hakim olarak düşman kuvvetlerine karşı çeşitli cephelerde büyük başarılar kazanmaya başladı. Doğu cephesinde XV. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir komutasındaki kuvvetlerimiz büyük başarılar kazandı. Bu bölgede Oltu Sarıkamış ve Kars'ı işgal suretiyle sınır şehirlerimize tecavüz eden Ermenilere karşı 28 Eylül 1920'de taarruza geçilerek merkezi Erivan'da bulunan Ermeni Cumhuriyeti ordusu mağlup edildi ve 29 Eylül 1920'de Sarıkamış 30 Ekim 1920'de Kars tekrar geri alındı. Ermenilerin barış isteği üzerine 2/3 Aralık 1920'de Gümrü Antlaşması imzalanarak savaşa son verildi. Gürcistan'a da Ardahan ve Artvin vilâyetlerimiz tahliye ettirildi.
Güney cephesinde de Adana Urfa Antep ve Maraş bölgelerirıde Fransız birlikleriyle mahallî kuvve'tler arasında şiddetli çatışmalar oluyordu. Sonuçta Fransızlar 12 Şubat 1920'de Maraş'tan 11 Nisan 1920 günü de Urfa'dan çekilmek zorunda kaldılar. 21 Ekim 1921'de Fransızlarla yapılan "Ankara Antlaşması" Adana Mersin Gaziantep ve diğer bazı şehirlerimizin kurtuluşuna uzandı.
Yunanlılar 1920 Haziranında Ankara'da kurulan iki aylık yeni hükûmetin içinde bulunduğu güç şartlardan yararlanarak 22 Haziran 1920 günü Batı Cephesinde umumî taarruza geçmişler büyük kısmı ile gönüllülerden oluşan kuvay-ı milliye cephesini yararak 8 Temmuz 1920 günü Bursa'yı 29 Ağustos 1920 günü de Uşak'ı işgal etmişlerdi. Bu olaylar seyrederken Padişah ve İstanbul Hükûmeti de 10 Ağustos 1920'de İtilâf devletleriyle Sevr Antlaşmasını imzalamak suretiyle dış düşmanlarımızla birleşmiş oluyordu.

Yunanlıların Batı cephesinde ilerleyişi birçok bölgelerin kuvvet yetersizliği sebebiyle işgal edilmesi üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Paşa cephe komutanları ile görüşmüş artık gönüllü kuvvetler yerine düzenli bir ordu kurulması gereğini ilgililere bildirmişti. Çünkü olaylar gösteriyordu ki millî mücadelenin başarısı bütün kuvvetlerin tek bir otnrite altında toplanmalarına bağlı idi. Bu da millî müfrezelerin milis kuvvetlerinin gönüllü teşkilâtların ordu içinde düzenli kıtalar haline getirilmesini gerektiriyordu. Çete halinde dağınık savaşa son verilecek bütün millî müfrezeler ve gönüllü kuvvetler ordu içinde disiplin ve eğitime tabi tutulacaktı.
Artık Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kema1 Paşa Millî Savunma Bakanı Fevzi Çakmak Paşa ve Genelkurmay Başkanı ve aynı zamanda Batı Cephesi Komutanı Albay İsmet Bey bütün çalışmalarını düzenli ordunun gerçekleşmesine vermişlerdir. Bu aylar millî mücadele tarihimizin gerçekten en buhranlı en çetin aylarıdır.

Şimdi 1920 yılının Aralık sonlarındayız. Bir çok millî müfreze gönüllü örgüt sür'atle millî ordu içinde toplanmaktadır. Ne çare ki ellerinde bir kısım kuvvet bulunan Çerkez Ethem ve kardeşleri Batı Cephesi kuvvetlerine bağlı kalmak istememişler başlarına buyruk bir siyaset izleme yoluna gitmişlerdi. Bunlar Millî Mücadele'nin güç zamanlarında başardıkları bazı işlerin verdiği şımarıklıkla bulundukları bölgelerde sivil memurları diledikleri gibi azlediyor değiştiriyor kendilerine göre atamalar yapıyorlardı. Batı Cephesi tek komuta altında örgütlendikçe düzenli kuvvetler haline geldikçe Ethem ve kardeşlerinin huzurları daha da kaçıyor Batı Cephesi yanında Ankara Hükûmeti'ne hatta Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne dil uzatmaktan çekinmiyorlardı. Artık tutumları millî hükûmete karşı bir isyan halini almıştı.
Durum gerçekten nazikti. Binbir emek ve fedakârlıkla kurulan düzenli orduda emir ve komuta birliğini temin bakımından bu sorunun kesin şekilde çözümlenmesi gerekiyordu. Zira Ethem müfrezesi ordu içinde kaldıkça hiçbir zafer kazanılamayacağı gibi aksine bu âsi kuvvetler her başarıda orduya ayakbağı olacaktı. Bu sebeple hükûmet Çerkez Ethem kuvvetlerinin ortadan kaldırılmasına karar verdi.
29 Aralık 1920 günü Batı Cephesi Komutanı İsmet Bey'le Güney Cephesi Komutanı Albay Refet Bey Çerke.z Ethem ve kuvvetlerini ortadan kaldırmak üzere ileri harekete geçtiler. Kütahya yörelerinde bulunan Çerkez Ethem kuvvetleri Batı Cephesi kuvvetlerin Kütahya'yı işgali üzerine Gediz'e çekildi. Millî kuvvetler âsileri takiple 5 Ocak 1921 günü Gediz'i de işgal edince Çerkez Ethem müfrezesi Simav yönüne çekilmek mecburiyetinde kaldı.
İşte şimdi Millî Mücadele'nin en dramatik anları yaşanmaktadır. Batı Cephesi kuvvetleri Çerkez Ethem isyanını bastırmak üzere eski harp mevzilerinden çok uzaklaşmışlar Gediz'e kadar ulaşmışlardır. Çerkez Ethem'i takip sebebiyle cephelerin boşaltıldığını askerlerin mevzilerden uzaklaştığını haber alan Yunanlılar içinde bulunduğumuz bu iç buhranı Ankara Hükûmeti'nin bu çetin ve zor ânını kendileri için büyük bir fırsat bilerek 6 Ocak 1921 günü hem Bursa hem Uşak cephelerinden sür'atle ileri yürüyüşe geçtiler. Amaçları Türk kuvvetlerini zayıflayan mevzilerinde âniden bastırıp mağlup etmek bu suretle Eskişehir ve Afyon'u ele geçirerek kendilerine Ankara yolunu açmaktı. Bu plan gerçekleştirildiği takdirde henüz sekiz aylık millî hükûmeti doğduğu yerde boğmak kolayca ortadan kaldırmak güya mümkün olacaktı.

Düşmanın taarruz hedefi olarak seçtiği Eskişehir de Afyon da askerî yönden önemli kavşaklardı. Bu şehirlerimizin elden çıkışı önemli demiryollarının da düşman eline geçmesi demekti. Hele Bursa ve Uşak Cephelerinden ilerleyen düşman kolları Kütahya önlerinde birleşme imkânı bulursa Çerkez Ethem'e karşı geride bırakılan kuvvetlerimizi de arkadan vurabilirdi. İşte mağlubiyetimiz halinde ortaya çıkacak korkunç tablo bu idi.
Düşman taarruzu i1e gelişen bu kritik durum üzerine Batı ve Güney Cephesi komutanları vaziyeti görüşerek ister istemez Çerkez Ethem'in takibine ara vermeyi ve Kütahya ve Gediz'e kadar gelmiş olan kuvvetlerimizin büyük kısmını vakit geçirmeksizin İnönü ve Dumlupınar mevzilerine sevketmeyi kararlaştırdılar. Ancak Batı Cephesi kuvvetlerinin şimdi bulundukları Gediz ve Kütahya yöreleri ile İnönü mevzileri arasında 3 günlük bir yol vardı. Eğer Yunanlılar bizden daha önce İnönü mevzilerine ulaşabilirlerse mukavemetsiz Eskişehir'e kadar yol almış olacaklardı. O halde yapılacak iş son sür'atle İnönü mevzilerine yetişerek ilerleyen düşmanı burada durdurmak olacaktı. Bu amaçla Çerkez Ethem ve kardeşlerine karşı bir kısım kuvvet Kütahya yöresinde bırakılarak geri kalan kuvvetler İnönü mevzilerine hareket ettirildi. Keza üç misli düşman kuvvetine karşı İnönü mevzilerini da- ha da takviye etmek üzere Ankara'da yeni kurulmakta olan 4. Tümen de Cepheye çağrıldı. Ethem'in takibine ara vererek Kütahya'dan hareket eden 11. Tümen de 9 Ocak sabahı İnönü mevzilerine varmıştı.
Öte yandan Yunanlılar sür'âtle ilerleyerek 8 Ocak 1921 günü Çivril ve Pazarcık'ı 9 Ocak sabahı da Bilecik ve Bozüyük'ü işgal ettiler. Fakat bütün bu işgallere güç şartlara iki ayrı düşmanla savaş mecburiyetine rağmen sonucun zaferle biteceği hususunda başta Atatüxk olmak üzere Millî Mücadele liderlerinin inançları asla sarsılmamıştı. Atatürk 8 Ocak 1921 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden şunları söylüyordu: "Efendiler! Dahilde ve hariçteki düşmanlarımız ister çok ister az olsun faaliyetlerinin genişliği ne olursa olsun kesin başarı son başarı meşru bir ama izleyenlerde olacaktır."
I. İnönü Muharebesi 9 Ocak 1921 günü öğleden sonra Yunanlıların Bozüyük yönünden şiddetli taarruzu ile başladı. Ufak bir köyden ismini alan İnönü şimdi Türk Kurtuluş Savaşında dönüm noktası olacak bir muharebeye sahne oluyordu. Ve yıllar sonrâ bu muharebeyi idare eden komutana Atatürk tarafından "İnönü" soyadı verilecekti.
Muharebenin ilk günü Batı Cephesi kuvvetleri ile Yunanlılar arasında çok çetin çarpışmalar oldu. Yunanlıların her taarruzu karşı taarruzla cansiperane püskürtülüyor ilerlemelerine imkân verilmiyordu. Anlaşılan düşman umduğunu bulamamıştı. İnönü mevzilerinde boş cepheler yerine Türk kuvvetlerinin piyade ve topçu ateşiyle karşılaşmaları onlar gerçekten şaşırtmıştı.