Okullarda eğitsel kolların yararına inanıyor musun?
Evet, güzel çalışmalar yapılıyor
Hiç bir yararı yok
Bazı kollar okul süresince çok aktifler
 
  
 
 
   
Özel Günler / Çanakkale Zaferi
 
Çanakkale Savaşı
 

Mustafa Kemal atandığı 19’uncu Tümeni, yirmi gün içinde kurar, güçlü ve seçkin bir birlik haline getirir. Aldığı emir üzerine de birliğini Çanakkale çevresinde Eceabat’a getirir.
Düşman Çanakkale’ye iki defa saldırdı. îlki 18 Mart 1915’te oldu. İngiliz, Fransız deniz filoları, kısa menzilli olan savunma bataryalarımızı, yoğun ve sürekli top ateşleriyle susturdular. Fakat Çanakkale Boğazı’na giremediler. Çünkü bütün topların susmasına karşın, küçük toplar yer değiştirerek savaş gemilerine büyük kayıplar verdirir. Nurset gemimizin mayınladığı boğazda, düşman gemileri perişan olur.
Savunmada bulunan Türk Başkomutanlığı, 5. Ordu ve Kolordu Komutanlığı gerçek durumu değerlendiremezler. Her üçünün de görüşleri, birbirine karşıt durumdadır. Alman komutanlar ise, düşman çıkartmasının Bolayır’dan olacağı kanısı ile savunma hazırlığına girirler. Ama yedek Tümen Komutanı Mustafa Kemal onların düşünce ve görüşlerine katılmaz. Çünkü o, durumu yerinde inceleyerek, kendi görüşü, düşünce ve kanısına göre savunmasını düzenler. Bunu şöyle anlatır Mustafa Kemal:
"Düşman donanmasının boğazdan geçmesine engel olan kıyı bataryalarımız denizden susturulamamıştır. Düşman bunları karadan ele geçirmek isteyecektir. Yarımadaya yapılacak çıkarmanın hedefleri; Alçıtepe ve Kocaçimen olacaktır. Buraları ele geçiren düşman bataryalarımızı kolayca susturabilir.Bu iki tepeden en önemlisi ve tehlike yaratabilecek olanı,kıyı bataryalarımıza en yakın olan Kocaçimen’dir.Zaman kaybetmeden bütün tümenimle oraya koşmalıyım..."
Bu ilk deniz zorlaması düşmanı, ummadığı başarısızlığa uğratmıştır. Bu azılı güçler insan ve gemi kayıplarını boğazın sularına dökerek çekilmek zorunda kalırlar. Ama, gene de saldın planlarından vazgeçmezler. Çanakkale’nin yalnız denizden zorlanamayacağını savunan komutanların önerileri benimsenerek sahile asker çıkarmaya karar verirler.

Düşmanın denizden yaptığı saldırısının geri püskürtülmesi için bir ordunun bulundurulması gereği dikkate alınmıştı; Alman generali Limon Von Sanders komutasında 5. Ordu kurulmuş, 24 Şubat 1915’te Mustafa Kemal’in 19. uncu Tümeni de, ordunun genel yedeği olarak Maydos’a gelmişti...

ÖLMEYİ EMREDİYORUM

Mustafa Kemal, kendi görüşüne göre savunmasını hazırlamış ve dikkatli olarak tetikte bekliyordu.25 Nisan 1915 günü sabahı, yarımadanın batı kıyısında, Arıburnu yönünden gelen top seslerinden oradan bir şeyler geçtiğini anlar. Süvari bölüğünü, yarımadanın en yüksek tepesi olan Kocaçimen’e sevk ederken birliğin komutanı Esat Beyi yanına çağırır emrini verir. Birlik komutanı emrini dinler ve "Başüstüne!" der. 

Mustafa Kemal, onun emri ve durumu iyi kavramadığı düşüncesine kapılarak sorar: "Ne demek istediğimi anladınız mı? Birlik komutanı; evet efendim, ölmemizi emrediyorsunuz" der.... Süvari bölüğünü göreve gönderdikten sonra Mustafa Kemal, Arıburnu alanını korumakla görevli birlik komutanından gelen raporu inceler. Düşmanın Arıburnu sırtlarına asker çıkardığını bildiren raporda yardım istenmektedir.Mustafa Kemal, düşmanın kara savaşını başlattığını anlar. Bu nokta kendi cephesi değildir, ama o işin önemini kavramıştır. Hemen kararını verir, 57’nci Alayı Kocaçimen tepesine sevk için harekete geçer. Kendisi de alayın basında bütün gece zorlu bir yürüyüş yapar. Gelip mola verdiği yerde görünüm pek fikir verici değildir.Düşmanın çıkarma yeri olan Arıburnu ölü zaviyededir, Kocaçimen’den görülmez. Durumu incelemek için birkaç subayla, yaya olarak Conkbayırı’na ulaşır. Gördüğü durum hiç de iç açıcı değildir.261 rakımlı tepedeki gözcü erler, Conkbayırı’na doğru, dağınık olarak kaçışmaktadır. Mustafa Kemal, hemen önlerine çıkarak sert bir sesle sorar:

- Nereye gidiyorsunuz?
- Düşman geldi.
- Nerede? Erlerden birisi, 261 rakımlı tepe yönünü gösterir.
-İşte, der.
Gerçekten düşman hiçbir engele rastlanmadan, rahatça tepeye yaklaşmaktadır. Mustafa Kemal’e birliğinden daha yakındadır.
Eğer bulunduğu yere gelerek yerleşirse, genç komutanın kuvvetlerini de çok zor duruma sokabilecektir. Mustafa Kemal, hemen kararını verir, erlere sert bir sesle:- Düşmandan kaçılmaz! der. Bir an duraklayan erler cevap verirler:
- Cephanemiz kalmadı.
- Cephaneniz yoksa, süngünüz var ya... Arkasından kesin komuta verir.
- Süngü taaak! ileri!..
Bu erler kendi birliklerinden değildir ama, Mehmetçik kesin komutla heyecana gelmiş, başında tam bir komutan bulunca, süngüsünü takarak, aslanlar gibi ileri atılmıştır. Az bir ilerleyişten sonra, erler tekrar bir komut alır: "Yere yaaat!"
Yere yatan bir avuç insanı mevzie aldıktan sonra, yanındaki bir subaya, mola verdiğini, alayın marş marşla hemen yanına getirilmesini emreder.
Çok rahat ilerleyen düşman, gün Işığında parlayan süngüsü ile üzerine doğru saldıran Mehmetçiği görünce birden duraklar. Onun yere yatıp mevzi alması üzerine düşman da yere yatarak mevziye girer. İki taraf da kritik dakikalar geçirir. Belki de düşman ayak bastığı bu yabancı yerin sırlarını bilemediği için, yürüyüşe devam etmez. Mehmetçik, Gelibolu topraklarında, batı kıyısında ilk mevziini böyle oluşturur.
57’nci Alay yetişir. Karaya çıkan düşman sekiz taburdan fazladır. Mustafa Kemal, hemen süngü taktırarak, düşmana saldırı emrini verir. Kendisi Conkbayırı’ndan harekatı yönetir. Sağ ve soldaki birliklerle de bağlantı kurmaya çalışır.
Mustafa Kemal bu olayı da şu sözlerle anlatır:
"Herkes öldürmek ve ölmek için düşmana atılmıştı." Ya öldürmek, ya ölmek. Zaten bu verilmiş bir emirdir. Yerine getirilen bir emirdir. Çünkü, askerini bu saldırıya kaldırırken çevresine topladığı alayın subaylarına verdiği emirler şöyledir:
..."Size ben saldırıyı emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum... Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde, yerimizi başka kuvvetler ve başka komutanlar alabilir..:’ içinde bulundukları an, kritik bir an’dı. Öldürmek ve ölmek gerekliydi. Gerçek komutan, böyle bir anda bu emri verebilen insandı. Bu emri alanlar ise, öldürmeyi ve ölmeyi bilen insanlardı. Sonuç şu oldu. Düşmana saldırıldı, boğuşuldu. Düşman dayanamayınca geri çekildi. Hatta sahile kadar ilerleyerek ancak oralarda tutunabildi. 57’ci Alay başka türlü alaydı. Bu gök kubbede baki kalan bir hoş sedadır. Çünkü, 57’ci Alay tamamen şehit olmuştur...