Okullarda eğitsel kolların yararına inanıyor musun?
Evet, güzel çalışmalar yapılıyor
Hiç bir yararı yok
Bazı kollar okul süresince çok aktifler
 
  
 
 
   
Özel Günler / Atatürk Haftası
 
Atatürk ün Hayatı
 

Atatürk’ün baba soyu, Anadolu’dan Osmanlılar’ın iskan politikaları gereği göç ettirilen "Kocacık Türkmenleri"ndendir. Bugünkü Makedonya’nın Jupa yöresinde bulunan Kocacık Köyü; Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi’nin büyük dedelerinin yerleştiği köy olup, mensup oldukları Yörük oymağının adını da köye vermişlerdir. Buradan Selanik’e göç eden Atatürk’ün dedeleri oraya yerleşerek, şehrin köklü ailelerinden biri olurlar.
Atatürk’ün babası Ahmet oğlu Ali Rıza Efendi; Selanik’de gümrük ve vakıf mallarını yöneten "Evkaf İdaresi"nde memur olarak çalışır. Daha sonra gönüllü askere yazılır. 1876’larda Selanik’te kurulan ve milliyetçi görüşler taşıyan "Selanik Asakiri Milliye Taburu" adlı kuruluşta görev yapar. 23 Aralık 1876’da ilk Anayasa’nın ilanını kutlamak üzere İstanbul’a gelen Ali Rıza Efendi, Mithat Paşa’yı alkışlayanlar arasında görülür. Daha sonra görevlerinden çekilerek, tacirlik yapar. Ne yazık ki oğlu Mustafa’nın başarılarını göremeden vefat eder.
 
Atatürk’ün kendi ifadesine göre; "Annem, ilahilerle okula başlamamı ve Mahalle Mektebi’ne gitmemi istiyordu. Rüsumatta (gümrükte) memur olan babam, o zaman yeni açılan Şemsi Efendi’nin okuluna devam etmemi ve yeni yöntemle okumam yanlısıydı. Sonunda babam sorunu ustalıkla çözümledi. Önce belli bir törenle Mahalle Mektebi’ne başladım. Böylece annemin gönlü yapılmış oldu. Bir kaç gün sonra da oradan ayrıldım. Babamın istediği Şemsi Efendi okuluna yazıldım. Az zaman sonra da babam öldü." diye anlatmaktadır çocukluk anılarını...

Atatürk’ün ana soyu Karaman yöresinden göçmüş Türkmen boylarından olup, Selanik yakınlarında Langaza bölgesine yerleşmiş bir çiftçi ailesidir. Atatürk; annesi Zübeyde Hamm’ın babası Sofuzade Feyzullah

Ağa’nın çiftliğinde kızkardeşi Makbule Hanım ile tarla bekçiliği yaparak çocukluğunu geçirir.

Bazı araştırmacılar Atatürk’ün 13 Mart 1881’de doğduğunu iddia ederler. Atatürk ise: "Hangi gün doğduğum öğrenilmek isteniyorsa, o gün 19 Jayıs olsun" buyurmuşlardır. Ve doğduğunda "Mustafa" adı verilmiştir.
 
Önce Selanik Mülkiye İdadisi’ne yazılan "Mustafa" daha sonra sınavı kazanarak "Selanik Askeri Rüştiyesi"ne girer. Matematik dersine karşı aşırı ilgi ve tutkusundan öğretmeninin dikkatini çeker. Matematik öğretmeni bir gün O’na "Oğlum, senin de adın Mustafa, benim de adım Mustafa; arada bir fark bulunmalı, bundan sonra senin adın "MUSTAFA KEMAL" olsun" der.

1895’de Mustafa Kemal "Manastır Askeri İdadisi"ne girer, burayı başarıyla bitirdikten sonra, 13 Mart 1899’da İstanbul’da Harp Okulu’na yazılır. Harbiye’de arkadaşlarıyla II. Abdülhamid’i yeren el yazması bir gazete çıkarır. Bu olaydan yakalanır. Olay büyümeden Okul Komutanı Rıza Paşa kapatır. 1902’de Harp Akademisi’ne giren Mustafa Kemal, 11 Ocak 1905’de Kurmay Yüzbaşı olarak akademiyi bitirir. Merkezi Şam’da olan 5. Ordu 30. Süvari Alayı’na atanır.

Osmanlı Devleti’nin düştüğü kötü durumunu gören ve özgürlük düşüncesi etrafında arkadaşlarıyla Mustafa Kemal; gizli "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti" adıyla bir örgüt kurarak, Ekim 1906’da faaliyete geçer. Bu gizli örgütün Rumeli’de daha kısa sürede örgütleneceğini bildiği için, 1907’de Şam’dan gizlice Selanik’e gider ve çalışmalar yürütür.

Mustafa Kemal’in Selanik’e geçtiğini haber alan istanbul Hükümeti yakalanması için emir verir. Bu durumu öğrenen Mustafa Kemal gizlice Yafa’ya geri döner.

20 Haziran 1907’de Kolağası (Ön Yüzbaşı) olan Mustafa Kemal, Eylül ayıda merkezi Manastır’da olan 3. Ordu’ya atanır. Selanik’te "İttihat ve Terakki Cemiyeti"ne üye olan Mustafa Kemal, kurmuş olduğu "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti"ni kapatarak iltihak eder.

23 Temmuz 1908’de 2. Meşrutiyetin ilanıyla, Trablusgarp ve Bingazi’de yeni Osmanlı yönetimine karşı ayaklanmalar başlar. Ayaklanmayı bastırmakla görevlendirilen Mustafa Kemal; Trablus’ta ikna yeteneğini kullanarak kan dökülmeden ayaklanmayı bastırır. Ve Selanik’teki görevine döner.

13 Nisan 1909’da "31 Mart İrticai Ayaklanma" İstanbul’da baş gösterir. Bu gerici ayaklanmayı bastırmak üzere, Hüsnü Paşa komutasındaki "Harekat Ordusu" tümen kurmay başkanı olarak Mustafa Kemal görev alır ve istanbul’a gelerek ayaklanmayı bastırır.

22 Eylül 1909’da toplanan "İttihat ve Terakki Cemiyeti 2. Kongresi"ne Trablusgarp delegesi olarak katılan Mustafa Kemal, "Ordunun siyaset üstü olması gerektiğini" vurgulayan bir konuşma yapar.

38. Piyade Alay Komutanlığına atanan Mustafa Kemal; Mahmut Şevket Paşa komutasındaki birliklerin kurmay başkanı olarak Arnavutluk’ta çıkan ayaklanmaları bastırır.

13 Eylül 1911’de Mustafa Kemal, İstanbul’da Genelkurmay’da görevlendirilir. Balkan Savaşları’nda Bolayır’daki birliklerin harekat Komutanılğına atanır. 27 Kasım 1911’de Binbaşı olan Mustafa Kemal, 1912 yılında Libya’ya giderek ordaki İtalyanlara karşı verilen savaşta başarılar elde eder.   27 Ekim 1913’de Sofya Askeri Ateşeliğine atanan Mustafa Kemal, 1 Mart 1914’de Yarbay olur.

Mustafa Kemal, Osmanlı Devleti’nin l. Dünya Savaşı’na girmesine taraftar değildi. Daha savaş başlamadan Sofya’dan 16 Temmuz 1914’de Harbiye Bakanlığı’na yazdığı mektupta tarafsız kalmanın zorunluluğundan bahsetmektedir.
Osmanlı Devleti bir oldu bitliyle, l. Dünya Savaşı’na katılır. Bu durum karşısında Mustafa Kemal, orduda aktif görev talep eder.             

2 Şubat 1915’te Tekirdağ’da bulunan 19. Tümen’e Mustafa Kemal komutan olarak atanır. Birliğini silah ve teçhizatıyla güçlendiren Mustafa Kemal, Çanakkale’ye gelir. 18 Mart 1915’de Çanakkale Boğazı’nı geçmek isteyen düşman donanması başarılı olamaz. Bunun üzerine Seddülbahir ve Arıburnu’na asker çıkarır. Bigali’de ihtiyat olarak bekleyen Mustafa Kemal’in birliği Conkbayırı’na hareket ederek düşmanı püskürtür.

1 Haziran 1915’de Albaylığa terfi eden Mustafa Kemal; 8 Ağustos’ta "Anafartalar Grup Komutanlığı"na atanır. Mehmetçiğe "Ben size ölmenizi emrediyorum" buyruğunu veren Mustafa Kemal; Anafartalar Savaşı’nı büyük bir ustalıkla yönelerek, düşmana büyük kayıplar verdirir.

14 Ocak 1916’da Edirne Karaağaç’a nakledilen 16. Kolordu’ya komutan olarak atanan Mustafa Kemal, 1 Nisan’da Tuğgeneral olur. Bu dönem Mustafa Kemal, Kolordusu ile Ceylanpınar’dadır. Ruslar’ın ilerlemesini durduran Mustafa Kemal; Bitlis ve Muş’u işgalden kurtarır. Bu başarısından olayı kendisine "Altın kılıçlı imtiyaz madalyası" verilir.

Çanakkale ve doğuda gösterdiği yararlılıklardan ve kahramanlığından haklı şöhreti yurt genelinde artar.  5 Temmuz 1917’de Yıldırım ordularına bağlı 7. Ordu Komutanlığına atanır. Ekim 1917’de İstanbul’a dönen Mustafa Kemal; 15 Aralık’ta Veliaht Vahdettin ile yaver olarak Almanya’ya gider. Dönüşte hastalanan Mustafa Kemal, 8 Ocak 1918’de Viyana’ya tedaviye gider

2 Temmuz 1918’de Reşat’ın ölümü üzerine Vahdettin padişah olur. Viyana dönüşü 7 Ağustos’ta Mustafa Kemal yeniden 7. Ordu Komutanlığına tayin edilir. Halep bölgesinde düşmana karşı başarılar gösterir.
 
30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalanır. 31 Ekim’de Mustafa Kemal Paşa; Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına getirilir.

13 Kasım 1918’de Müttefik Donanmaları İstanbul’a demir atarlar. Lağvedilen Yıldırım Orduları Grup Komutanı Mustafa Kemal Paşa bu sırada İstanbul’a gelir. Ve şöyle der: "Geldikleri gibi giderler!"
 
İstanbul’da gizli bir toplantı yapan Mustafa Kemal Paşa; vatanın kurtuluşu için planlar yapar. Amacını gerçekleştirmek için kendisini 30 nisanda 9. Ordu Müfettişliğine tayin ettirir ve kurmay heyetiyle birlikte Bandırma Vapuru ile 16 Mayıs günü akşam üstü İstanbul’dan Samsun’a hareket eder 
 
"Ya istiklal, ya ölüm" şiarıyla 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa; ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞI’nı başlatır. Samsun-Amasya-Erzurum-Sivas-Ankara güzergahında halkı istiklal mücadelesi yönünde ikna eder ve örgütler. Merkezi Ankara olmak üzere halkın temsilcilerini 23 Nisan 1920’de toplayarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurar. İşgal kuvvetlerine karşı halkın iradesi olan TBMM’since topyekün savaş kararı aldırır.
10 Ağustos 1920’de istanbul Hükümeti, düşmanların isteklerine boyun eğerek "Sevr Antlaşması"nı imzalar. Bu anlaşmayı tanımayan Atatürk ve TBMM’si "Kuvay-i Milliye" güçlerini ve yeni oluşturulan Askeri birlikleri bir çatı altında toplayarak düzenli bir ordu kurarak savaşa girişir.
Mustafa Kemal Paşa, vatan savunmasındaki "Genel Stratejik Planı"nı 27 Ağustos 1921’de şöyle açıklıyordu:

"Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafa vardı, bu satıh bütün vatandır. Bu vatanın her karış toprağı şehit kanıyla sulanmadıkça düşmana terk edilemez."

Yenilgiyi hazmedemeyen Yunan güçleri "11 Tümen" ile saldırıya geçer. Sakarya Irmağı’nın doğusunda mevzilenen Türk Ordusu, Mustafa Kemal Paşa’nın sevk ve idaresinde 22 gün 22 gece süren "Sakarya Meydan Savaşı’ından zaferle çıkar ve düşmanı püskürtür.  
 
Büyük Millet meclisi, Mustafa Kemal’e bu başarısından dolayı "GAZİ" unvanı verir. 
Nihayet, Gazi Mustafa Kemal Paşa, düşmanı tamamen yurttan atmak için büyük bir savaş hazırlığına girişir. 26 Ağustos 1922 günü sabahı başlayan büyük taarruz Dumlupmar’da 30 Ağustos’ta zaferle sonuçlanır. Türk tarihine "Başkomutanlık Meydan Savaşı (Muharebesi)" olarak geçen bu zafer ile düşman ezilerek Anadolu işgalden temizlenmiş olunur. 
 
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Türk Ordusuna verdiği buyrukla:

"Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!" harekatıyla Yunan birlikleri İzmir’e kadar kovalanır. Düşman askerleri rıhtımda bekleyen gemilere binerek 9 Eylül günü "geldikleri gibi giderler".

Mustafa Kemal’e İzmir’de gazeteciler sorar:

"Paşam, savaş bitti, bundan sonra ne yapacaksınız?"

Mustafa Kemal:

"Hayır, savaş bitmedi, asıl şimdi başlıyor" diye yanıtlar.
 
Gerçekten de Gazi Mustafa Kemal Paşa, muharebe meydanlarının başkomutanı, eşine az rastlanır büyük atılımlar başlatır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, büyük devlet adamı ve komutan;yurdumuzda pek çok reformlar ve devrimler yaptıktan sonra, yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamayarak, 10 Kasım 1938 günü saat 09.05’de Türk Ulusu’nun yüreğinde ve gönlünde ölümsüzlüğe göçer.