Okullarda eğitsel kolların yararına inanıyor musun?
Evet, güzel çalışmalar yapılıyor
Hiç bir yararı yok
Bazı kollar okul süresince çok aktifler
 
  
 
 
   
Özel Günler / Atatürk Haftası
 
Atatürk Savaşlarda
 

27 Eylül 1911’de İtalyanlar, değişik kimliklerle Trablusgarb’a gittiler. Mustafa Kemal buraya gizlice Mısır yolu ile gazeteci kimliğiyle gitti. Tobruk ve Derne’de italyanlara karşı başarılı savaşlar yaptı. İtalyan birliklerine büyük zararlar verdirdi, ilerlemelerini durdurdu.

Mustafa Kemal, Trablus’ta bir yıl kadar kaldı ve buradaki başarılarından dolayı binbaşılığa yükseltildi.
  
Mustafa Kemal, henüz Trablusgarb’ta iken Balkan Savaşı patlak verdi. Selanik ve diğer Türk şehirleri düşman eline geçti. Bulgarlar, Çatalca’ya kadar ilerlediler. Avrupa yolu ile, Romanya üzerinden istanbul’a gelen Mustafa Kemal Gelibolu Yarımadasını korumakla görevlendirildi. Gerek bu bölgenin korunmasında ve gerekse Edirne’nin alınmasında büyük hizmetleri oldu.
 
Mustafa Kemal, Balkan Savaşı bilince Sofya’ya ataşe olarak gönderildi. Orada bir yıl kaldı. Bozulan Türk-Bulgar ilişkilerini düzeltmeye çalıştı.

Osmanlı İmparatorluğu, 29 Ekim 1914 tarihinde, Almanya’nın yanında 1.Dünya Savaşı’na katıldı. Mustafa Kemal savaşa katılmamızı doğru bulmuyordu. Bu düşüncesini üst makamlara bildirdi. Fakat kimse kendisini dinlemedi. Bununla beraber doğru veya yanlış bir savaşa girmiş olan memleketinde aktif bir görev almak istedi. İsteği kabul edildi. Tekirdağ’da kurulacak tümene komutan olarak verildi. 
 
Kısa bir zamanda birliğin kuruluşunu tamamladı. Daha sonra 19. Tümen adını alan ve Çanakkale Boğazı’nı savunma görevi ile Maydos’a taşınan bu birlik, büyük başarılar sağladı. 8 Mart 1915’te Çanakkale’den geçip İstanbul’u almak isteyen düşman donanmaları geri püskürtüldü. İngilizler, Boğaz’ı geçemeyeceklerini anlayınca Anafartalar yöresinden çıkarma yaptılar. Mustafa Kemal, askerlik alanındaki dehası ile İngilizlerin ilerleyişini durdurdu. Bu başarılarından dolayı albaylığa yükseltildi.

Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşı’ndan sonra istanbul’a geldi, bir süre burada kaldı. Sonra Kolordu Komutanı görevi ile Diyarbakır’a gönderildi. Doğu bölgesinde Rusların ilerlemesine engel oldu. Rusların eline geçmiş olan Muş ve Bitlis’i geri aldı. Rütbesi generalliğe yükseltildi.

5 Temmuz 1917’de merkezi Suriye’de bulunan Yedinci Kolordu Komutanlığı’na atandı. Bu ordu, başlarında bir Alman generalin bulunduğu "Yıldırım Orduları Grubu"na bağlıydı. Komutanı Falkenhayn’ın yönetimini hatalı buldu. Düzeltilmesi için ilgilileri ısrarla uyardı. Fakat başaramadı. Bunun üzerine görevinden istifa etti. İstanbul’a döndü.

Mustafa Kemal’in sert tenkitleri padişah ve çevresi tarafından hoş karşılanmıyordu. Bu yüzden, veliaht Vahdettin ile Almanya’ya gitmesi uygun görüldü. Bu gezi Mustafa Kemal için çok yararlı oldu. Avrupa ile Osmanlı İmparatorluğu arasında bir karşılaştırma yapmak ve aradaki uygarlık çelişkisini görme fırsatını buldu. Almanya dönüşü Vahdettin padişah oldu. Mustafa Kemal’de yeniden Yedinci Ordu Komutanlığına atandı. Fakat olan olmuş, Suriye, Filistin, Ürdün toprakları elden çıkmıştı. Mustafa Kemal, güney cephesi dağılırken, kendi birliğini bozguna uğratmadan geri çekmeyi başarmıştı. Bu arada ingiliz ve Arap birliklerine büyük kayıplar verdirdi.
 
Mustafa Kemal, Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’na girmesini istememiş, yetkilileri uyararak savaşa engel olmaya çalışmıştı. Gerçekten de savaş O’nun düşündüğü gibi sonuçlandı. Almanlar, ingiliz, Fransız ve Amerikan ordularına yenildiler ve barış istemek zorunda kaldılar. Böylece Almanlarla birlikte savaşa girmiş olan Osmanlı İmparatorluğu da yenik sayıldı. Üstelik birçok topraklarımızı da kaybettik. Düşman donanması İstanbul’a geldi
 
İstanbul hükümeti şaşkınlık ve panik içindeydi. 30 Ekim 1918’de imzalamak zorunda kaldığı Mondros Ateşkes Antlaşması’nı yurt çıkarlarına uygun bulmuyordu. Antlaşmanın, Osmanlı İmparatorluğu’nun hayatını felce uğratacak hükümler taşıdığını gördü. Bir yandan hükümeti uyarmaya çalışıyor, bir yandan da emrindeki son kuvvetleri İngiliz ve Fransızlara teslim etmemek için direniyordu. Bu davranış hoş karşılanmadı, Osmanlı Hükümeti, komutanı olduğu Yıldırım Orduları Grubu ile 7. Orduyu dağıtmaya karar verdi. Bu emir kendisine gelince: 
"Orduları dağıtalım ama, adı kalsın, müsade edin. En küçük bir birlik olsa da bu adla ben komutanlığını yapar, vatanıma hizmet ederim."demişti. Amacı; Anadolu’da ve ordunun basında kalmaktı. Bu isteğine rağmen, göz önünde bulunması için onu İstanbul’a gelmeğe mecbur ettiler.

13 Ekim 1918 günü, Adana treninden inip de Haydarpaşa Rıhtımı’na ayak basınca karşılaştığı manzara şudur: 55 düşman gemisi, zafer bayraklarını açarak İstanbul Limanı’na girmektedirler. Bütün karşı sahiller Rumların, Yahudilerin, Levantenlerin sarhoş çığlıkları ve palikarya naraları ile çınlar. Ama bu manzara karşısında, bu hava içinde, kılı bile kıpırdamadan:

"Geldikleri gibi giderler!" dedi. Nitekim bir gün geldi, bütün gemiler geldikleri gibi gittiler. Hem de onun gönderdiği askerleri selamlayarak... Sarhoş çığlıkları ise ebediyen sustu.
 
Mustafa Kemal, İstanbul’daki durumu görünce, memleketin içine düştüğü felaketi daha iyi anladı. Memleketi içine düştüğü zor durumdan kurtarmak için çareler aramaya başladı. Padişahla, hükümetle, politikacılarla, özellikle eski silah arkadaşları ile görüşmeler yaptı. Herkeste bir bezginlik, yılgınlık, daha da kötüsü ümitsizlik vardı. Şimdi ne olacaktı? Halk ne yapacağını şaşırmıştı. Saray çevresi ve hükümet üyeleri, yalnız kendi canları ve mallarını koruma kaygısı içindeydiler. Mustafa Kemal; padişah, hükümet ve politikacılarla olumlu bir iş yapılamayacağını anladı. Geriye sadece silah arkadaşları ve gerçek Türk milleti kalıyordu.  

Güvendiği milletiyle Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak için Anadolu’ya geçmesi gerekiyordu. Fakat işgal altında bulunan İstanbul’dan çıkıp Anadolu’ya gitmek çok zordu. Mustafa Kemal Anadolu’ya gitmek için çareler ararken aradığı fırsat ayağına geldi. Sinop’tan Batum’a kadar Kuzeydoğu Anadolu’da işi azıtan Rumlar, Pontus-Rum Devletini yeniden hortlatmak için yoğun çalışmalara girmişlerdi. Bu bölgede yaşayan Türkleri imha etmek ve korkutup kaçırmak için katliamlara başlamışlardı. Türkler, canlarını, mallarını, namuslarını bunlardan korumak için teşkilatlanmaya başlamışlardı. Bu durumdan tedirgin olan Rumlar, Türklerin kendilerini katlettiklerin haykırmaya başlamışlardı. Samsun, Merzifon gibi önemli yerleri işgal eden İngilizler, Rumların feryatlarına inandılar. Türkleri durduracak dirayetli bir komutanın bu bölgeye atanmasını Osmanlı Hükümeti’nden istediler. Mustafa Kemal, Osmanlı Genelkurmayın daki arkadaşlarının yardımı ile kendisini, geniş yetkilerle merkezi Erzurum’da bulunan Dokuzuncu Ordu Müfettişliğine tayin ettirdi.

Güvenliği tam olarak gerçekleştirebilmek için komuta bölgesindeki sivil makamlara emir verme yetkisin! de aldı. Görev alanı Samsun, Trabzon, Sivas, Erzurum ve Van illeriydi. Ayrıca gerektiğinde komşu illerdeki komutan ve yöneticiler de emirlerini yerine getirmekle yükümlüydüler. Mustafa Kemal, İzmir’in Yunanlılar tarafından alındığı 15 Mayıs günü istanbul’dan Bandırma vapuru ile Karadeniz’e açıldı. 19 Mayıs günü Samsun’a çıktı.
 
Artık, Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak üzere Anadolu’daydı. Amasya Genelgesi’nin ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri toplandı. Bu kongrelerde önemli kararlar alındı.

Bu sırada düşmanlar Anadolu’da ilerliyor, yurt içinde gerici ayaklanmalar çıkıyordu. Sivas Kongresi’nde alınan kararların uygulanması gerekiyordu. Dağıtılan Meclis-i Mebusan’ın yerine Ankara’da hemen bir meclisin toplanmasına karar verildi.

23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruldu, Mustafa Kemal de başkanlığa seçildi.

Kısa sürede ayaklanmalar bastırıldı, dağınıklıklar giderildi. Ulusal güçlerimiz düzene sokuldu. Askerin ihtiyaç duyduğu silah ve cephane sağlandı. Halk varını yoğunu orduya verdi.

Her cephede başarılı savaşlar yapıldı. 1 .ve 2. İnönü, Sakarya Savaşları derken sonunda Dumlupmar’da Başkomutanlık Meydan Savaşı ile düşmana son ve kesin darbe vurularak Büyük Zafer’e ulaşıldı.

Yurdu düşmanlardan temizleyen Mustafa Kemal’i yeni görevler bekliyordu: Çağdaş ve Modern Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurmak...

("İlkokullarda Atatürkçülük" ten)