Okullarda eğitsel kolların yararına inanıyor musun?
Evet, güzel çalışmalar yapılıyor
Hiç bir yararı yok
Bazı kollar okul süresince çok aktifler
 
  
 
 
   
Özel Günler / 23 Nisan
 
Bir Konuşma
 

Değerli Öğretmenler, Anne ve Babalar;
Çocuklarımızın sağlıkları, başarıları ve mutlulukları kadar mutlu ve huzurlu olduğumuzu biliyorsunuz.                 
Çocuklarına değer vermeyen, sahip olmayan, onlar için gerekli hizmet ve yatırım yapmayan milletlerin geleceklerinin güvenli ve iyi olamayacağını da biliyoruz.
çocuklarını ve gençlerini iyiliğe, güzelliğe, üreticiliğe, yaratıcılığa ve doğruluğa yönelten ailelerin ve milletlerin geleceklerinin de daha iyi, daha sağlıklı, zengin, güçlü ve güvenli olacağına inanıyoruz.
İnsan varlığını en temiz, en dürüst, en içten, en saf dönemini temsil eden ve yaşayan çocuklarını, sevgiyle eğilmeyen ve beslemeyen, aklın rehberliğinde, bilimin ve tekniğin ışığında yönlendiremeyen milletlerin geleceğinin cehalet, esaret ve sefalet olacağına inanıyoruz.
Çünkü her türlü cehalet, esarettir. Çağımızda, hem cahil hem de hür olarak yaşamak mümkün değildir!..
Aziz vatandaşlarım,
Sevgili çocuklar ve gençler;
Bizler, aileleriniz, milletimizin mutluluğu ve refahı için çalışan, millî iradeyi temsil eden siyasî iktidarlar, daima, bu amaçla hizmet etme yarışındayız.
Atatürk de, bu maksatla milletimizin bir daha parçalanma ve yok edilme sınırına gelmemesi, geleceğimizin aydınlık ve güvenli olması için; çocukların ve gençlerin daha iyi, bilinçli, uyanık, cesur, millî ahlaklı, karakterli, yapıcı, iradeli ve kudretli olarak yetiştirilmesini istemiştir.
"Millî egemenlik uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun" demiştir
"Bir milletin ruhu zapt olunmadıkça, bir milletin azim ve iradesi kırılmadıkça o millete hakim olunamayacağını ifade eden Atatürk Çocuklarımıza ve gençlerimize vereceğimiz öğrenimin sınırı ne olursa olsun, her şeyden önce onlara millî varlığımız, hakkımız ve birliğimiz ile çelişen bütün yabancı unsurlarla mücadele gereğinin öğretilmesinin" şart olduğuna dikkat çekmiştir."Fertleri, bu mücadele gerekleri ve araçlarıyla donatmayan milletler için yaşama hakkı yoktur" diyen Atatürk
"Öğretmen ordusu olmadan, asker ordusunun verimli sonuçlarının kaybolacağını, milletlerin yalnız ve ancak öğretmenler tarafından kurtarılacağını" söylemiştir.
Çünkü Atatürk, dünya tarihine yön vermiş, çağ kapatıp çağ açmış, üç kıtada egemen olmuş asil milletimizin millî varlığına, bağımsızlığına ve egemenliğine son vermek ve parçalamak hayali ve ihtirası ile yurdumuzu istila eden, bir kısım dost sanılan düşmanlarının, aziz vatan topraklarımızda milletimize yaptıkları insanlık dışı vahşeti ve rezaleti görmüş, bunu milletle birlikte yaşamıştır.
Milli direnme azmimiz ve manevi gücümüzle, bu vatan evlatları, çok büyük sıkıntılara, yokluklara rağmen, düşmanları denize dökmüş; hayallerini ve ihtiraslarını bir daha uyanmayacak, rüyalarına da giremeyecek şekilde ezip geçmiş, silip süpürmüştür.
Çünkü, milli egemenlik, milli benliğin, ahlakın, karakterin ve bunların sonucu olan milli birliğin, egemenliğin zaferidir. Milletin ruhudur.Millî anlaşmanın, kaynaşmanın, dayanışmanın, huzurun ve güvenin kaynağıdır.Milli egemenlik, millete ait olan maddî ve manevî her şeyin" temelidir.
Milli  egemenliğe sahip olmak, millet olmaktır. Milletin, kendisiyle ilgili kararları kendisinin alması; kendi kaderi ve geleceği hakkında kendisinin karar vermesi demektir.
Milli egemenlik, çağdaş, bağımsız, hür ve laik bir milli toplum olmaktır. Bunun için, hürriyetin ve adaletin olduğu kadar, demokrasinin de temeli milli egemenliktir.
Laiklik, ne dinsizlik ne de din düşmanlığı değildir. Saptıranlara karıştıranlara aldanmayınız, kanmayınız.
Laiklik, kimsenin dini inanç ve vicdan hürriyetine müdahale etmemek; aksine, saygılı olmak; dini siyaset ve devlet işlerine karıştırmamak;dini ve din duygularını, kutsal olan her şeyi çıkarlarımıza göre kullanmamak, yönlendirmemek demektir.
Milli egemenlik, teslimiyetçi olmamak, kendi vatanımızda egemen olmak, hür yaşamak, kendimize saygımızı ve güvenimizi kaybetmemektir.
Değerli gençler ve çocuklar,Bundan sonra görev ve sorumluluk sizlerindir. Yaşınız ilerledikçe bu görev ve sorumluluklarınız da artacaktır.Çünkü, bu milletin bir ferdi olmanın; bu vatanın bir vatandaşı olarak yaşamanın hakları olduğu kadar; görevleri, sorumlulukları ve yükümlülükleri de vardır.
Hak sahibi olabilmek için, önce görev ve sorumluluklarımızın gereğini yapmak zorundayız. Kendimize, ailemize, milletimize, vatanımıza, kültürümüze, demokratik ve hür yaşayışımıza, bizi biz yapan milli ve manevi değerlerimize, inançlarımıza ve ideallerimize karşı görevlerimiz ve sorumluluklarımız vardır.
Daha iyi, daha sağlıklı, daha ileri ve medenî, daha güçlü ve zengin bir millet ve devlet olarak millî varlığımızı yüceltmenin azmini, heyecanını ve bilincini yüreğimizde duymalı ve yaşatmalıyız.
Geleceğimiz, mutluluğumuz ve refahımız buna bağlıdır.
Dünya milletleri arasında daha önde olmamız, dünya çocukları ve gençleri arasında en önde yarışmamız ve yaşamamız buna bağlıdır.
Ancak, bunun tek yolu, yegane çaresi, sürekli çalışmak, çalışkan olmaktır. Çünkü, her başarı, çalışmanın sonucudur. Başarmak için çalışmak, her gün kendimizi yenilemek ve bilgilendirmek zorundayız.
Hiçbir insan ve toplum, sadece başkasını taklit ederek, başkalarının yaptıklarını alarak ve kullanarak yükselemez.Gerçekten çağdaş olmak, ileri ve güçlü olabilmek, bilgi çağında yaşamak, bilgi ve makine üstü toplumun yaratıcı ve üretici bir üyesi olmayı gerektirir.
Bunun için araştırıcı, yapıcı, yaratıcı ve üretici olmaya mecburuz.Sadece alıcı, seyirci ve transferci değil; kendi ihtiyaçlarımıza, şartlarımıza, özelliklerimize ait teknolojileri, kendimize göre üretmeye de mecburuz. Ürettiklerimizi ise daha iyi ve kaliteli olarak geliştirmek, çeşitlendirmek ve artırmakla yükümlüyüz.
Atatürk’ün Onuncu Yıl Nutku’ndaki görüş ve istekleri doğrultusunda Türkiye’yi yüceltme çabası ve mutluluğu içindeyiz. Çünkü her on yılda, Türk milletini daha çok ve daha büyük işler yaparak geliştirmek ve güçlendirmek için, millî birlik ve beraberlik içinde, her engeli aşmaya ve her güçlüğü yenmeye azimli ve kararlıyız. Daha az zamanda, daha büyük işler başarmaktayız.
Yurdumuzu dünyanın en bayındır ve en medenî ülkelerinin seviyesine çıkarma yolunda durmadan ve yorgunluk bilmeden çalışmaktayız. Daha çok, disiplinli ve sistemli çalışmalıyız. Büyük Önder’in, asla şüphe etmediği gibi, "Yüksek mediniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğmaktayız. "Sonsuza giden her on yılda,huzur ve refah içinde, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, onur ve gurur verici gelişme ve ilerlemeler içinde güçlenmekte ve yenilenmekteyiz.

Sevgili çocuklar ve gençler,
Görmekte ve yaşamaktasınız ki, her şey sizin içindir. Ülkemizin ve milletimizin geleceği içindir.Bu sebeple, yarınlarımız için çok iyi ve bilinçli hazırlanınız.
Görevinizi, sorumluluğunuzu ve onurumuzu her şeyin üstünde tutunuz.
Sizler, görevinizi, sorumluluğunuzu ve onurunuzu her şeyin üstünde tuttuğunuz oranda, bu millet daha hızlı gelişecektir.
Ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti daha hızlı ve daha çok güçlenecektir.
Milletimiz, dünya milletleri arasında, millî tarihimizde olduğu dönemlerdeki gibi layık olduğu yere daha kısa zamanda kavuşacaktır.
Bu duygu, dilek ve düşüncelerle Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramınızı yürekten kutluyorum.
Aziz milletimize, değerli öğretmenlere, sevgili çocuklarımıza ve gençlerimize en içten ve gönülden duygularımla en iyi dileklerimi, sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum.
Bayramınız kutlu olsun!

NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!
(Avni Akyol,Millî Eğitim Bakanı)