Okullarda eğitsel kolların yararına inanıyor musun?
Evet, güzel çalışmalar yapılıyor
Hiç bir yararı yok
Bazı kollar okul süresince çok aktifler
 
  
 
 
   
Özel Günler / Dünya Tiyatrolar Günü
 
Tiyatronun Değeri
 
Bugün asfalt yolda otomobille elli kilometre daha çabuk gidiyor, evlerimizi tahta yerine taştan yapıyor, kat üzerine katlar ekliyor, denizin altında yüzüyor, göklerin üstünde uçuyorsak bunlar, birer "ilerlemedir. Ama, bunların topu birden bizi insan yapmaz. Bizi kötülükten, çirkinlikten, bencillikten, abdallıktan, kabalıktan kurtarıp birbirini seven, insan yapan "eğitim"dir.
Ademoğlu, yeryüzünü gezdikçe, toprağın altını kazdıkça, gelip geçmiş uygarlıkların izini buluyor. Hepsinde tiyatro başta geliyor. Eski Yunan’da Akadia’nın başkenti olan 70.000 kişilik Megalopolis’te 40.000 kişi için bir tiyatro vardı. Bugün Yunanistan’da hala kullanılan 55 basamaklı EPİDAUROS tiyatrosu 14.000 kişi alır. Virankapı’daki Roma tiyatrosu 30.000 kişiliktir. Tellidere’deki tiyatro 50.000 seyirci içindir. Dünyanın en dik tiyatrosu sayılan Bergama tiyatrosu 15.000 kişi alır.Asklepion tiyatro 4.500 hastaya ayrılmıştır. Demek bizim Bergama’da bir zamanlar günde yüz bin kişi alan dört tiyarto varmış.O zamanki nüfus 160.000 imiş.Dün böyle idi bugün başka mı? Finlandiya’nın 26.000 kişilik Kotka ilçesinide bütün yıl oyunlar veren iki tiyatro var.
O Finlandiya’da otuz iki büyük tiyatrodan başka sekiz bin gönüllü tiyatro topluluğu çalışıyor.
Anvers’te yüz yirmi milyon frank harcanarak yeni bir tiyatro yapılıyor.
Almanlar yakılıp yıkılan şehirlerinde hastahaneden, üniversiteden, tapınaktan, okuldan, evden önce on beş yılda tam yüz yeni tiyatro yaptılar.İnsanın en değerli varlığı vücudu ve ruhudur. Hastahane gövdelerin, tiyatro ruhların şifa kaynağıdır. Ruhsuz adam bir kalıptır. Düşünmekten, duymaktan, insanlıktan, iyi ile kötüyü ayırt etmekten uzak bir kalır.
En korkunç suçları işleyenler hep bu ruhsuz kalıplardır. Çevremizi karartan, eğitim ışığına varamamış bu sakat ruhlardır. Toplumların küçükleri için okul ne ise, büyükleri için de tiyatro odur.istediğimiz kadar küçükleri okutalım, büyüklerin eğitimi unutulursa, küçükler de karanlığın etkisi altında geceye gireceklerdir. Bu bakımdan tiyatro, okul kadar, hastahane kadar önemlidir. Gövde hastası ölür, ruh hastası öldürür.
Tiyatrosu bir toplumun kültür ölçüsüdür, insanlığı onunla ölçülür. Adama insanlık duygusu orada aşılanır.Oturmayı, kalkmayı, dinlemeyi, anlamayı, inceliği, birbirimizi sevmeyi orada öğreniriz.
Tiyatro bir şehrin ocak başıdır. Orada en güzel masallar söylenir, en gerçek sözler duyulur. Tiyatrosuz yerlerde bacalar tütmez, ateş ısıtmaz olur. Çocuklar evlerinde ısınacak bir köşe bulamayınca nasıl yuvadan kaçar, kendilerini kahveye, gazinoya ve daha başka yerlere atarlarsa tiyartoda birleşmeyen büyükler de kendilerini can sıkıntısına kaptırırlar, karamsar ve kötümser olurlar. Bu güzel yeryüzünde karamsarlık ve kötümserlik kanserden de korkunç bir dert.
Tiyatrosuz bir toplum yeni doğmuş bir çocuk sayılır. Daha dile gelmemiş, henüz ilk sözcüğünü öğrenmemiş bir çocuk. Ne istediğini çarpık çurpuk el sallamalarıyla anlatmaya çalışan bir bebek. Bir toplumun ilk piyesi bir çocuğun ilk sözcüğü demektir. Biz XX. yüzyılda hala çağların kültürünü, onların elimizde kalan eserleriyle ölçüyor, ne demek istediklerini onlardan anlatmaya çabalıyoruz. Ömrü boyunca tiyatrosuz kalan bir toplum, önce dilini yitirir, geleneğini unutur, sonra bütün bağları çözülür, sokağa düşer. En büyük kötülük birbirimizden ayrıldığımız gün başlar.
Tiyatronun en büyük gücü "söz" dedir. Üstün insanlardan bize kalan tek düşünce anıtı bu granit sözcüklerle örülmüştür, insanlığın sesi, tiyatroda duyulan sözlerle kulaktan kulağa, kuşaktan kuşağa geçer, geleceklere armağan kalır. Tiyatro da seyircinin kana kana içeceği, bu söz yağmurudur, ruhlarını yıkayan bu söz tufanıdır.