Okullarda eğitsel kolların yararına inanıyor musun?
Evet, güzel çalışmalar yapılıyor
Hiç bir yararı yok
Bazı kollar okul süresince çok aktifler
 
  
 
 
   
Özel Günler / Dünya Tiyatrolar Günü
 
Cumhuriyette Türk Tiyatrosu
 
Türk Tiyatro tarihini dört dönemde incelemek gerekiyor:
1-Geleneksel Türk Tiyatrosu Dönemi
2-Tanzimat ve Saray Dönemi Türk Tiyatrosu
3-Meşrutiyet Dönemi Türk Tiyatrosu
4-Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu.
Türkiye’de Batı anlayış ve örneğine uygun tiyatro çalışmaları 1839’da Tanzimat’ın ilanı ile başlamıştır. 1908’de ikinci Meşrutiyet’in ilanı ile Türk Tiyatrosu yeni bir hürriyet anlayışı içinde filizlenmeye başlamıştır. O devirde Türk gençlerinin tiyatro oyunculuğuna ve yazarlığına ilgi göstermeleri Türk Tiyatrosunun Türkiye’de gelişmesi bakımından önemli bir başlangıç sayılabilir. Bu başlangıç Türk Tiyatrosunun Cumhuriyet dönemindeki gelişmesine yardımcı olmuştur.
Türk Tiyatrosu, Cumhuriyet döneminde gerçekleştirilen diğer eserler arasında, yeni Türkiye’nin çağdaş medeniyet ve kültür alanında hızla elde ettiği ilerlemelerin bir sembolü olarak da ayrı bir anlam ve önem taşımaktadır. Türk sanatı, Atatürk’ün açtığı Batı medeniyetçiliği yolunda sanatçısı ile, seyircisi ile birbirlerini tamamlayan ileri bir sanat gücüne erişmiştir. Atatürk’ün büyük dehası ile çizdiği, zeminini ve imkanlarını hazırladığı bir gelişmeye ancak Cumhuriyet döneminde kavuşmuştur.
Bu dönemde Türk sanatçıları, yüksek kabiliyet ve değerlerini yurt içinde olduğu gibi, uluslararası sanat ve kültür çevrelerinde de kabul ettimesini bilmişlerdir.
Atatürk, ancak güzel sanatların her dalında yükselen, eser veren milletlerin çağdaş medeniyette yerlerini alabilecekleri fikrinde olduğu ve bu fikirde ısrarla durduğu için Türk Tiyatrosu bu fikirle en güzel ifadesini bulmuştur.
Atatürk, tiyatrosu, operası, balesi olmayan bir milletin, medenî milletler arasında yer alamayacağını, bu sanatların da ancak batılı bir anlayış, batılı bir çalışma sistemi içinde doğup gelişebileceklerini bildiği için konservatuvarların kurulmasını emretmişti.Bu maksatla sahne sanatlarında o güne kadar yurdumuzda neler yapıldığı ve nelerin yapılması gerektiği tespit olunmuştur. İncelemeler sonunda görülmüştür ki: Geleneksel Ortaoyunu ile Karagöz’ün İtalyan komedisinin etkisi altında gelişmekte olduğu, sırf para kazanmak için kendi dillerinde temsiller veren yabancı tiyatro kumpanyalarının faaliyetleri, halk tiyatrolarının yanı sıra ciddi temsiller veren bir tek tiyatro "Darülbedayi"nin bulunduğudur.
Atatürk, Türk Tiyatrosunun yeniden doğuşu olan Darülbedayi’nin çalışmalarını yakından izlemiş, kendi kendilerini yetiştiren bu sanatçıları takdir ve teşvik etmiş, bu kuruluşun resmî bir kuruluşa, belediyeye bağlanmasını istemiştir. Darülbedayi, belediyeye bağlandıktan sonra "İstanbul Şehir Tiyatrosu" olarak çalışmalarını sürdürmeye başlamıştır.
Büyük Ata, her şeyde olduğu gibi tiyatroda da daha iyiye ve daha güzele varmanın ancak bilimsel eğitim ve öğretim yoluyla mümkün olacağına inandığı için, gelecekteki Türk Tiyatrosunun akademik temeller üzerine kurulması gerektiğine inanmıştı. Bu amaçla konservatuvarların temellerini atmak üzere iki ünlü sanat adamı Paul Hindemith ve Cari Elbert yurdumuza davet edilmiştir. Devlet konservatuvarının kuruluşundan sonra, Devlet Tiyatrosu, Devlet Opera ve Balesi kurulmuştur.
Devlet Tiyatrosu çalışmalarına "Tatbikat Sahnesi" olarak başlamış ve bu sahnede Sophokles, Shakespeare, Moliere, Goldoni, Goethe ve Lessing gibi klasiklerle kendi imkanlarını denemek, ölçmek ve sunmak fırsatını bulmuştur.
Seyircinin artan ilgisiyle beraber, yazarlarımız da tiyatroyla ilgilenmeye, tiyatro için yazmaya başlamışlardır.
Yerli oyunumuz, yerli yazarımız olmadıkça Millî Tiyatronun olamayacağı için yerli oyun yazarları yetiştirme yoluna gidilmiştir.
Bugün Devlet Tiyatrosunun Ankara’da altı sahnesi vardır. İstanbul, İzmir ve Bursa gibi illerimizi de buna ilave edecek olursak dokuzdan fazla sahne birden faaliyet halindedir. Bu sahnelerde otuzu aşkın eser sahnelenmekte ve bu sahnelenen eserlerin çoğunluğunu yerli eserler oluşturmaktadır.
İstanbul Şehir Tiyatrosu bütün mevsim faaliyet halindedir. Yirmiye yakın eserin muntazam temsil edildiği bu sahnelerde yerli oyunların fazlalığı dikkati çekmektedir. Diğer büyük şehirlerde de belediyelere bağlı şehir tiyatroları kurulmuştur.
Resmi tiyatrolarda görülen bu büyük gelişmeye paralel olarak özel tiyatrolar da büyük bir gelişme göstermiştir. İstanbul, Ankara başta olmak üzere Türkiye’de yüzü aşkın özel tiyatro her mevsim perdelerini açmaktadır.
Yıldan yıla gelişen bu tiyatro hareketi, Cumhuriyet Türkiyesi’nde güzel sanatlar alanında görülen hızlı gelişmelerin en başarılı, en verimli cephelerinden birisini teşkil etmektedir. Devlet sahneleri, Batı tiyatrosunun sanat çizgisine ulaşmakta gecikmemiştir.
İcra bakımından değil, aynı zamanda tiyatro yazarlarımızın gerçekleştirdikleri aşamaları Batı tiyatrosuna da kabul ettirmişlerdir.
Tiyatromuzun gerçekleştirdiği bu gelişmelere paralel olarak operamızda da gelişmeler olmuş, "Madame Butterfiy" la sesini duyurmaya başlayan Türk Operası, kısa zamanda klasik ve modern repertuarının en güzel örneklerini temsil etmiştir.