Okullarda eğitsel kolların yararına inanıyor musun?
Evet, güzel çalışmalar yapılıyor
Hiç bir yararı yok
Bazı kollar okul süresince çok aktifler
 
  
 
 
   
Özel Günler / Zafer Bayramı
 
Ferah bir Ağustos Akşamı
 

Gazeteye geldiğim zaman, Anadolu’nun birdenbire kapandığını söylediler, istanbul ve Türkiye’nin işgal altındaki köyleri ile, memleketin öbür kısmı arasında hiçbir ilgi kurmaya imkan yoktu. O sabahki heyecanımın şimdi bile gönlümü üperttiğini duyuyorum.
- Acaba Yunanlılar mı saldırıya geçtiler?
- Belki de bizimkiler...
- Canım biz saldırıya geçebilir miyiz?
-Nasıl bir haber almalı idik?
Bütün günümüz adeta merak sancısı içinde geçti, Sonunda İstanbul’da yayınlanan ilk rivayetler çıktı. Biz saldırıya geçmiştik ve başımızı Yunan ordusunun çelik kayalarına boş yere çarpıp duruyorduk.
Türk Ordusunun bir saldırı savaşına giremeyeceği fikri bizim neslimiz için değişmez kararlardan birisiydi. Ordumuzun kahramanlığına bel bağlardık, fakat onun ancak dayanma mucizeleri verebileceğini sanırdık. Rumca gazetelerin haberleri ile, merakımız biraz asalsa da, kaygımız ateş gibi yanıyordu.
Saldırı sökmüş olsa, bir bildiri verirlerdi. Durduk mu? Geriledik mi?
Ah, hiç olmazsa bir iki kasaba alsak da öyle dursak...
Akşam üstü beynimizin içinde aynı burgu, kalbimizin içinde aynı ağrı. Büyükadaya’ya gidiyorum. Aydınlık, ferah bir ağustos akşamı... Köpüklü, uyanık ve neşeli bir deniz... Güverte tıka basa dolu... Türkçe konuşmayanlarda birbirinin sözünü kapan bir sevinç var. Sadece bu sevinç bizi yıkmaya yeterdi. "Ne olmuştu?" diye sormaya korkuyorduk.
Sormaya cesaret edemediğimiz sorunun karşılığı kendiliğinden yayılı verdi: Başkomutan Mustafa Kemal Paşa bütün karargahı ile birlikte tutsak olmuş...
Acı, insanları öldürmez derlerse, bu söze inanınız. Kalp denilen şeyin ne kadar dayanıklı bir maddeden yapılmış olduğunu ben, o akşam üstü Büyükada vapurunun güvertesinde öğrendim.
Ölümü bir uyku gibi arayarak sabahı ettik. İlk vapurun en görünmez köşesine sığınarak, iki büklüm Köprü’ye indik.
Bütün Türkleri yas İçinde bulacağımı sanıyordum. Meğer ne kadar soysuzluğa uğramışız. Bu gülüşler, bu çırpınışlar, bu el sıkışlar neydi?
Meğer bütün karargahı ile Başkomutan Mustafa Kemal değil, Yunan Başkomutanı Trikopis tutsak olmuş...
Ben, ömrümde hiçbir edebiyat eserinde, ordulara "İlk hedefiniz Akdeniz" olduğunu bildiren gündelik emri okurken duyduğum zevki duyamadım. Bu, bütün heyecanların üstünde bir heyecan veren, bütün şiirlerin üstünde bir şiirdi. Ne olmuştuk, biliyor musunuz? Kurtulmuştuk.
Ah Mustafa Kemal, sana ölünceye kadar o günün sevincini ödeyebilmekten başka bir şey düşünmeyeceğim.                                                                               

Falih Rıfkı Atay