Bölüm
1 - Tanım : Bu öyküde bilindiği kadarıyla 5 tane şirin mi şirin, zeki mi zeki bebeğimiz var. Hepsini size tanıtacağım öncelikle. Huyunu, suyunu, özelliklerini, her şeyini anlatacağım. Sanki onlarla birlikte yaşayacaksınız ve sanki onlarla birlikte büyüyeceksiniz.
( Kafasında bir iki tane kıl var! ), bebek bezinin üstüne
sadece mavi ve kısa bir tişört giyen bir çocuk... Ayrıca çok cesur
ve yardımsever. Cesur olmayanları pek sevmese de herkese iyi davranır...
Büyüyünce maceracı ( O her ne demekse, ben de bilmiyorum ) olmak
istiyor...Özgür ise, kızıl saçlı, 2 yaşlarında, dört göz, küçücük
ayakkabılarının ipi her zaman açık olan, giysisinde bir dünya resmi
olan bir çocuk. Kendisi çok ürkek ve gevezedir. Yardımsever biri olmasına
karşın, yardım ederken cesurluk yapacaksa bunu kabul etmez. Acaba huyu
düzelecek mi?...
Yasmin ve Yasemin'in huyları aynı sayılır. Sayılmaz! Aynı. Çünkü,
kendileri ikiz oluyorlar. Etekli bir giysi giyerler ve kahverengi saçlıdırlar.
1,5 yaşlarındadırlar. Anneleri birine küçük pembe bir kurdele bağlar
( Saçlarına ). Onları böyle ayırt eder. Fakat çok kurnaz olduklarından,
kurdeleleri bazen değiştirirler. Çok cesur ve yardımseverlerdir... Ne
kızlar ama!...
Sıra geldi Gül'e! Adı güzel, kendisinin huyları çirkin. Bir tek
kendisi büyüklerle konuşabiliyor ve genellikle yalan söylüyor. Bu kız
bir elime geçse, ben ona ne yapacağımı bilirim. Saçları keçinin
boynuzları gibi iki yöne ayrılmıştır. Kendisi keçiye benzer zaten.
Saçının rengi sarıdır. Etekli bir giysi giyer ve rengarenk çorapları
vardır. İşin içinde para olunca her şeye inanabilir... Ayrıca çok düzenbaz,
cesur ve gıcık bir kızdır...
Böylece karakterlerimizi tanımış oldunuz. Karşınıza tanımadığınız
biri çıkarsa onu kötülemeyin, size huylarını anlatacağım. Ve tabii
her şeylerini...
Bölüm 2 -
Canavar
O arada, en sevdiği arkadaşlarından olan Özgür geldi.
Aradan 2 saat geçtikten sonra hepsi oyuna daldılar. Ve Ekin bir ses
duydu. Acaba ne olabilirdi?
Ekin, Yasmin ve Yasemin konuşarak yola koyuldular. Garaja doğru
gidiyorlardı. Bir apartmanda yaşamadıkları için ve güzel bir
villaları olduğu için şanslıydılar. Bir bahçeleri ve garajları da
vardı çünkü. Ama bir şey oldu ve Özgür arkadan bağırdı :
Ekin
bu konuşmayı bağırarak yapmıştı. Ayrıca bir de küçük bir yerin
( tünel gibi ) içinde olduklarından ses çok iyi gitmişti. Ayrıca bu
sert konuşma, Özgür'ün susmasını da sağlamıştı. Artık rahat bir
şekilde yollarına devam edebilirlerdi. Fakat Özgür hâlâ korkuyordu.
Çünkü geçtikleri yer son derece pis olmasına karşın oldukça kötü
kokuyordu. Özgür bu kokuyu nerede duysa tanırdı. Bu pis canavarların
kokusuydu. Hem de en iğrençlerinin ve korkutucularının... Sonunda
garaja vardılar. Burada bir karavan duruyordu. Hâlâ tıkırtılar
duyuluyordu. Burası da pis bir yerdi. Yani garaj. Ekin'in annesi burayı
ne kadar temizlerse temizlesin hep kirleniyordu ve burası ayrıca çok dağınıktı.
Özgür sessizliği bozdu :
Yavaş yavaş ilerlediler... Gittikçe karavana daha çok yaklaşıyorlar
ve Özgür'ün korkusu gittikçe artıyordu. Neden cesur davranamıyordu?
İstese bunu yapamaz mıydı? Böyle sürerse ve gerçekten de bir canavar
varsa, onun akşam yemeği olacağını anladı ve bu ona biraz daha cesur
davranabilmesinin gerekli olduğunu anlattı. O da kendini daha cesur göstermeye
çalışarak, hem gerçekten cesur olmaya çalışıyor, hem de cesur görünmeye
çalışıyordu. Yavaş yavaş bu cesurluk etkisini gösterdi ve biraz
daha cesur davranmaya başlayan Özgür, Ekin'in biraz daha önüne geçti.
Ekin bu duruma şaşmış olsa da onun önüne geçmeyi denemedi. Çünkü,
çok kısa bir süre sonra biraz durdu ve arkada kalmak istediğini belli
ederek biraz daha arkaya geçti... Yine korkaklığına esir düşmüştü.
Ama bu kez arkadaşları tehlikedeydi ve bu durumda korkaklık etmeyeceğine
içinden söz verdi!... Gerçekten de cesurlaşmaya başlamıştı...
Özgür, bu sefer çok kızmıştı. Ekin'in gördüğü yalnızca karanlıktı,
fakat ona bir şaka yapmak istemiş ve içeride bir canavar olduğunu söylemişti.
Bu çok kötü bir davranıştı!...
İki iyi arkadaşın gittikçe arası açılıyordu. Böyle giderse ne
arkadaşlarını bulabileceklerdi, ne bir yere varabileceklerdi, ne de
kaybolduklarından yolu bulabileceklerdi. Yoksa bu arkadaşlığın sonu
mu geliyordu? Bu müthiş arkadaşlık bitiyor muydu? Hayır, bu olamazdı.
Böyle bir şeyin olmasına yazar izin veremezdi ve kendini dinleyip
aralarını düzeltmeye karar verdi. Ama Özgür, Ekin'i affedecek miydi?
Evet, yazar bu konuda hiçbir şey yapamazdı. Her şey Özgür'e bağlıydı...
Sevinçten birbirlerine sarılmak istediler. Fakat Ekin karavana küçük
bir merdivenden çıktığı için yere düştü. Başı Özgür'ün ayağına
gelmişti. O da ayağını acıdan havaya kaldırmak isterken, Ekin'in
kafasına çarpan ayağı, Ekin'in başını fena halde ağrıttı. İkisi
de ağlamaya, zırlamaya başladılar. Canları çok acıyordu. Ama ne
yapabilirlerdi? Ekin birdenbire sustu. Sanki çok garip bir şey görmüştü.
Evet, öyleydi. Ekin'in bir şey fark ettiğini ve ağzını kocaman açtığını
gören Özgür de korkuyla susup, Ekin'e doğru baktı. Acaba Ekin ne görmüştü?
Özgür çok korkmaya başlamıştı, çünkü Ekin'in çok şaşkın bir
hali vardı. Yoksa bir canavar mı görmüştü? Olamaz, ya öyleyse?! Ama
ya yine Ekin, Özgür'ü korkutmak için bir şaka yapıyorsa? Bunu
bilemiyordu, ama arkasına bakmaya da cesaret edemiyordu. Sonunda Ekin,
sessizliği bozdu.
İkisinin sesinden de korkmuşa benzeyen tonlar çıkıyordu. Çok korkmuşa
benziyorlardı. Özgür hâlâ arkasına bakamıyordu. Ama Ekin bir anda gülümseyince
sanki Özgür'ün içindeki korkular da gitmişti...
Kızların ikisi de kahkahayı koyuverdi... Sonra Ekin konuştu...
Özgür yerinden sıçradı. Ama bu kez korkmamıştı. Gülüyordu. Yüzünde önce garip bir tebessüm belirmiş, sonra kahkahayı koyuvermişti. Yani bu evde canavarın olmadığı anlaşılmıştı. Birlikte geri döndüler ve Ekin ile Özgür de kakaolu bir süt içtiler. Ne de olsa içinde bir keşfe çıkmışlar ve canavar diye bir şeyin olmadığını öğrenmişlerdi... |