Dünyanın doğal dengesinin bozulmasıyla ortaya çıkabilecek tehlikeler, gelişmiş ülkeler tarafından yüzyıllar öncesinde sezilmişti. İlk olarak 13.Yüzyılda İngilter’de hava kirliliğine karşı bir yasa çıkarıldı. Sonraları başka yasalar bunu izledi.
19. Yüzyılda Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde çevre kirliliğine karşı sert önlemler alınmaya başlandı. Fransa ve İngiltere’de çevre kirliliğine verilen cezalar arttırıldı. Bu yüzyılda ABD’de çevre kirliliğine karşı önlemler aldı.
Sanayinin gelişmesi, dev metropollerin oluşması, tarım ilaçlarının zararları, taşıt sayısının artması gibi pek çok sebep yüzünden alınan tüm önlemlere rağmen çevre kirliliği arttı. Bu nedenle 20. Yüzyılda çevre konusu uluslararası bir sorun halini aldı.
1922’de İsveç’in Stockholm kentinde "Dünya Çevre Sorunları Konferansı" düzenlendi. Bu toplantıyı, aynı yıl kabul edilen "Toprak Anlaşması" izledi.
Çevreyle ilgili çalışmalara başlayan ilk kuruluş 1 Şubat 1978’de Ankara’da kurulan "Türkiye Çevre Sorunları Vakfı" olmuştur. Bunun ardından 9 Ağustos 1983’te "Çevre Müsteşarlığı" kuruldu. Bu devlet kuruluşu 1984’ten sonra "Çevre Genel Müdürlüğü"ne dönüştürülmüştür.
Son yıllarda çevre koruma konusunda çalışmak üzere pek çok dernek ve vakıf kurulmaya başlanmıştır: Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Derneği, Doğal Hayatı Koruma Derneği, Türkiye Tabiatını Koruma Derneği, Kanseroloji ve Ekoloji Derneği, Türkiye Doğayı Koruma Vakfı...
Unutulmamalıdır ki, çevre koruma olayı, bir eğitim işidir. Bunun için bütün toplum ve özellikle de çocuklarımız daha küçük yaşlarda eğitilmelidir.
|