İçinde yaşamakta olduğumuz dünyada hava ve suların yer yer öldürücü olacak kadar kirlendiğini, türlü nedenlerle hayvanlarla bitkilerin sayılarının hızla azalmakta ve doğal kaynakların tükenmekte olduğunu gözardı etmemeliyiz. Bunun için her birimiz üstümüze düşen, bize küçük görünen ama hepimiz aynı şekilde davrandığımız takdirde önemli boyutlara ulaşacak görevleri yerine getirmeliyiz. Basit bir örnek: İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerimizde ısıtma düzensizliğinden sonra bir de sayısı milyonları aşan araçların yaydığı kirlilik eklenmiştir. Türkiye’nin en kalabalık şehri İstanbul, büyük bir hava kirliliği yaşıyor.

1980’li yılların sonlarına kadar boğucu bir duman altında yaşayan Ankara’da bugün, doğal gazla ısınmanın yayılmış olması hava kirliliği oranını katlanılabilir düzeye indirmiştir. Fakat ısınmanın verdiği kirliliğin yanısıra, büyük şehirlerdeki trafik kargaşası da hava kirliliğine büyük etkendir.
Yarım kilometrelik yol için tek başına direksiyona geçip sonra da park yeri arayan, toplu taşıma sistemlerini hor görerek, yanlış bir anlayışla otomobil sahibi olan, hem ülkenin petrol faturasını kabartan hem de hava kirlenmesine neden olan kişiler bunu hiç düşünüyorlar mı acaba?
Çevre sorunlarını en alt düzeye indirmek, hayatın kalitesini yükseltmek ve dünyayı yaşanır kılmak için, önümüzdeki yıllarda insanlar daha az arabayla, daha az televizyonla, daha az deterjanla, daha az kolalı içeceklerle, daha az... v.s. v.s yetinmek zorundalar. Çünkü çevre sorunları sonuçta üretim ya da tüketim faaliyetlerinin sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bunun için ilk adım, tüketimi azaltmak olacaktır.
Bugünün insanı, içinde yaşadığı tabiata sorumsuzca davranıyor. Tabiatı, maliyetini hiç hesaba katmadığmız sınırsız bir kaynak olarak değil de, her geçen gün biraz daha tükettiğimiz kısıtlı ve çok önemli bir özsermaye gibi görmenin zamanı artık gelmiş, geçmektedir.