BEN ANADOLU
Kubaba dediler, kübele dediler adıma
Koca kaya anıtları, yontular diktiler saygıma.
Güneş yeleli arslanlar çekerdi arabamı.
En son Hititler’in tanrıçasıydım
Ancak korkunç bir savaşla yanıp yıkıldı Hitit devleti
Açıkta kaldım.
Tapınaksız bir tanrıça...
Kovanını yitirmiş bir arı ecesi gibi.
Bir şeyler yapmalıydım Hititler’in yerleri yurtları boş kalmadı
Başka boylar geliyor. Onlara bir tanrıça gerekli,
Hititler’le karıştırıp yoğuracağım onları.
Güngör DİLMEN
BİR ANA
Kadın çamaşırdan dönüyor olmalıydı
Kolunda bohça, sert soda kabartmış ellerini
O yaşta bütün Yahudi kadınları gibi Sırtında eski bir kadife hırka
Bir şikayet, yorgunluk ifadesi
bakışlarında
Küçük, çilli, dik kızıl saçlı
Satılmamış gazeteleri koltuğunda
Üşüyen bütün küçük çocuklar gibi
Burnunu çeke çeke, avuçlarını hohlıya hohlıya
Sürterek eskimiş kunduralarını
Ayak uyduruyordu anasının adımlarına.
Onlar önde, ben arkada Bir Mart gecesi
Onbirden sonra Taksim’den Tünel’e
kadar yürüdük
Alçak sesle konuşuyorlardı aralarında Sanki bir değirmen ağır ağır dönüyor Hayat ağır ağır akıyordu
Bulanık, kirli nehirler gibi
Büyük, karanlık binalar arasında.
Necati CUMALI
|