Okullarda eğitsel kolların yararına inanıyor musun?
Evet, güzel çalışmalar yapılıyor
Hiç bir yararı yok
Bazı kollar okul süresince çok aktifler
 
  
 
 
   
Özel Günler / Sakatlar Haftası
 
Başkent Meslek Okulu
 

Son nüfus sayımı verilerine göre ülkemizde 7,5 milyon civarında özürlü insan bulunmaktadır. Bu insanların yaklaşık 1,5 milyonu zihinsel özürlülerden oluşmaktadır.
Zihinsel özürlülere eğitim veren okul sayısında ve bu okullardan yararlanan öğrenci sayısında son yıllarda önemli artışlar olmuştur. Başkent Meslek Okulu da eğitilebilir düzeydeki zihinsel özürlülere eğitim vermek amacı ile açılmıştır.Başkent Meslek Okulu, 1988 yılında "Eğitilebilen Çocuklar İş Okulu" adı altında, Aydınlıkevler Ticaret Lisesi arkasındaki küçük bir binada eğitim-öğretim etkinliklerine başlamış ve halen devam ettirmektedir.    

Okulumuz ilkokul mezunu olup zeka düzeyi 45-75 arasında bulunan, bu sebeple üst öğrenimlerine devam edemeyenlere uygun bir meslek kazandırmayı amaçlayan, çıraklık düzeyinde eğitim veren, M.Eğitim Bakanlığı’na bağlı, gündüzlü özel eğitim kurumudur. Öğrencilerimiz iş ve meslek dersleri yanında, akademik dersler de almaktadırlar. İş dersleri, atölyelerde teorik ve uygulamalı olarak işlenmektedir. Öğrenci, işe uyum sağlayabilecek düzeye gelinceye kadar izlediği programa devam eder. Bu uyum düzeyine gelen öğrenciler, becerilerine uygun iş yerlerine, uygulama amacıyla (stajyer olarak) yerleştirilmeye çalışılır.
Zihinsel özürlü çocuklar, zihinsel gelişiminde meydana gelen yavaşlama, duraklama ve gerileme nedeniyle davranış ve uyum yönünden yaşıtlarına göre sürekli gerilik ve yetersizlikleri olduğu için normal eğitim programlarından yararlanamamaktadırlar.
Zihinsel özürlü çocuklar bedensel, hareketsel, zihinsel, sosyal, kişilik, iş ve çalışma özellikleri açısından farklılıklar göstermektedirler. Fakat bu çocukların da tıpkı normaller gibi sevme, sevilme, başarılı olma, kabul edilme, toplumda kendine uygun bir iş sahibi olma ihtiyaçları vardır. Onların bu ihtiyaçları eğitim yolu ile giderilebilmektedir. Zihinsel özürlü çocuklara uygun iş ortamları sağlandığında, bir iş ve meslek sahibi olabildikleri bilinmektedir. Bu çocukların da toplumun ihtiyaçlarının karşılanmasında yapabileceği hizmetler vardır.
Bakınız, Prof.Dr. Yahya ÖZSOY "Özel eğitim aslında bir öyküdür" diyor ve şöyle devam ediyor:
"Bu öykü bir yerde özel eğitim gerektiren, görme, işitme, konuşma, okuma-yazma, oturma, yürüme, koşma güçlüğü olan çocuğun öyküsüdür. Bu öykü, böylesi çocuğunana babasının, kardeşinin, ailesinin öyküsüdür.

Bu öykü, sınıfında böylesi çocuk ya da çocuklar bulunan öğretmenin öyküsüdür. Bu öykü, okul yöneticisinin, denetçisinin öyküsüdür.Öyküyü okul dışındaki kurumlara uyarlıyarak geliştirmek de mümkün. İşitmeyen, konuşmayan bir vatandaşı karşısında bulan polisin, yargıcın öyküsüdür.
Bu, onlarla alışverişte bulunan esnafın öyküsüdür. Bu, onları işe alan, almayan, almak istemeyen işverenin, işyerindeki özürlünün davranışlarını taklit edip gülmece konusu yapan çırağın öyküsüdür."
      
Bu öykü hepimizin, toplumumuzun, insanlığın bir öyküsü değil midir?